Tahran Eyaleti İlim Havzaları Müdürü Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Rahimi Sadık, Havza Haber Ajansı muhabiriyle yaptığı röportajda, Suriye’deki gelişmeler ve direniş ekseni hakkında değerlendirmelerde bulundu. İşte açıklamalarının detayları:
Tekfirci grupların egemenlik ve direniş eksenine karşı gerçekleştirdiği terör eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Suriye’de yaşanan gelişmeler birkaç açıdan önem arz etmektedir. Bu olayların Lübnan’da gerçekleşen ateşkesle eşzamanlı olması, bunun tamamen İsrail ve Amerika merkezli bir hareket olduğuna dair kanaatleri güçlendirmektedir.
İsrail, Gazze ve Lübnan’da direnişi yok ederek etkisiz hale getirmeyi hedefliyordu. Hatta kendisini Filistin ve Lübnan meselesinden kurtarmayı hayal ediyordu. Ancak ilahi lütuf sayesinde bu plan başarısızlığa uğradı.”
“Kesinlikle söylemek gerekir ki tekfirci grupların isyanı önceden planlanmış ve hazırlıkları yapılmıştır. Hatta komşu ülkelerden biri, Siyonist rejimin Gazze ve Lübnan halkına karşı yürüttüğü savaş boyunca bu çocuk katili rejimin yanında yer alarak münafıkça bir tutum sergilemiştir. Bu ülke tekfirci grupların saldırılarında da rol oynamış ve onlara istihbarat ve lojistik destek sağlamıştır.”
“Tekfirci grupların silahlandırılıp sahaya sürülmesi, işgalci Siyonist rejimin utanç verici yenilgisini örtbas etmek için bir girişim olarak değerlendirilebilir. Bu rejim silahlı tekfirci grupların gölgesinde kaybettiği itibarı yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Bu durumu rejim yetkililerinin açıklama ve söylemlerinden açıkça görmek mümkündür. Eğer savaş meydanında bir zafer elde etmiş olsalardı, asla böyle bir yola başvurmazlardı.”
“Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında tutuklama kararı vermesi ve dünya toplumunun Siyonist rejim liderlerinin insanlık dışı işlediği suçlara karşı gösterdiği duruş, işgalci Siyonist rejim için önemli bir gelişmedir. Çocuk katili rejim, Gazze ve Lübnan’da bir zafer kazanamayınca iç ve dış baskılar daha da arttı. Bu durumdan çıkış yolu arayan rejim dünya kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmek amacıyla tekfirci grupları silahlandırarak üzerine gelen baskıları bir nebze olsun hafifletmeye çalıştı.”
“Son birkaç yıl içinde tekfirci gruplar direniş cephesinden büyük darbeler almış ve bu IŞİD’in yok olmasına yol açmıştır. Şu anda IŞİD’in kalıntıları bu sahnelerde varlık gösteriyor. Bu nedenle bu gruplar ağır yenilgilerini telafi etmek amacıyla intikam peşindedirler. Ancak kesinlikle eskisi gibi bir ortamın tekrar oluşması mümkün olmayacaktır. Şu an itibarıyla hem Suriye ordusu hem de halkı, direniş cephesinde gerekli koordinasyona sahip durumdalar. İran’ın desteği ise oldukça yol gösterici niteliktedir ve dün de dışişleri bakanı Sayın Arakçı tekfirci gruplara karşı mücadele kapsamında Suriye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi.”
Sizce tekfirci gruplar, geçmiş yıllarda olduğu gibi Suriye ve direniş ekseninde yeniden bir kriz yaratabilirler mi?
“Şu anda Suriye ile diğer ülkeler arasında yoğun temaslar devam ediyor. Arap Birliği tekfirci grupların eylemlerini kınadı. Irak Başbakanı, Suriye Cumhurbaşkanı ile görüşmelerde bulunmuş hatta Suriye Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile istişarelerde bulunmuştur. Sonuç olarak günümüz Suriye’si Batılı ülkelerin Beşar Esad’ı devirmeye yönelik kararlı tutum sergiledikleri yıllardaki Suriye değildir.”
“Bu nedenle inşallah bu gelişme terörist grupların ve IŞİD’in bölgedeki kalıntılarının tamamen yok edilmesi için bir zemin oluşturacaktır. Hatta Suriye’de hala petrolü soyan Amerikan üslerinin ortadan kaldırılması için de bir fırsat yaratacağını söylemek mümkündür. Velayet-i Fakih’in düşman hakkında söyledikleri gibi: 'Düşmanın hesaplarının alt üst olması gerekir.’
Bu olayların tamamı birbiriyle bağlantılıdır ve önümüzdeki günler direniş cephesi için müjdeli haberler, küfür ve şirkin özellikle de Siyonist rejimin cephesinde ise üzüntü ve endişe getirecektir.”
Başka bir önemli konu ise tekfirci grupların medya ve sosyal medya alanında tavır ve yaklaşımlarını değiştirmeleridir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“Medya gerçekten büyük bir rol oynamaktadır. Bugün tekfirci gruplar savaşlarını sahada değil medya ve sanal dünyada çeşitli yalanlar, yanlış yorumlar ve çarpıtılmış anlatılarla sürdürmeye karar vermişlerdir. Böylece gerçek savaş alanında zafer kazanmayı amaçlıyorlar. Suriye ordusunun darbesi, patlayıcılar ve iletişim cihazlarıyla ilgili uydurulmuş olaylar, özellikle Lübnan’daki telsiz patlaması gibi, tamamen yanlış hikayeler ortaya atılmaktadır. Hatta bazı şehirlerin düştüğü iddiaları da dillendirilmektedir; ancak bunların hiçbiri onlar tarafından anlatıldığı şekilde doğru olmamıştır.”
Tekfirci grupların yaklaşımındaki değişim ve medya araçlarının bu süreçteki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Bu gruplar ellerine kadife eldivenler takmış ve kendilerini çiçekler içinde göstererek insanları cezbetmeye çalışıyorlar. Öte yandan bu isyanın Beşar Esad’a karşı olduğu imajını yaratmak için dış görünüşlerini değiştirmeleri gerekiyor. Medyanın görevi ise insanların gözlerini ve zihinlerini bu hoş görünümlerinin ötesine taşıyarak, bu kadife eldivenin altında gizlenen çelik pençeleri göstermektir.”
Tekfirci grupların Suriye’de sergilediği ikiyüzlü davranışları nasıl açıklarsınız?
“Bu gruplar, Filistin’in sembollerine karşı çıkarak hatta Filistin bayrağını yakarak bir yandan İsrail ve IŞİD bayraklarını ellerine alıp fotoğraf çektiriyorlar diğer taraftan ise kendilerini İslam’a ve İslami sloganlara dayandırarak tavır sergiliyorlar. Bunlar Amerika ve İsrail’in kuklalarıdır ve bölgede direniş cephesinin desteğini yok etmeyi amaçlamaktadırlar.”
Tekfirci grupların saldırıları ve bu saldırıların halk ve toplum üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Son dönemde bu gruplar bazı bölgeleri ele geçirdi ve hem İran halkı hem de Hizbullah bu gelişmeden büyük üzüntü ve endişe duydu. İnsanlar endişeleniyor çünkü Suriye, direniş cephesinin ve İslam’ın önemli bir parçasıdır. Bu topraklara yapılan her saldırı, her özgür insanı kaygılandırmalıdır. Ancak bu kaygılar umutsuzluk yaratmamalıdır. Bölgedeki terörist gruplar ve Siyonistlerin kalıntıları hâlâ var ve bunlar nihayetinde kendilerini göstermek zorunda kalacaklardır.”
“Halkın akıllıca hareket etmesi, dua etmesi ve yetkililere yardımcı olmaları gerekmektedir, böylece bu süreçten başımız dik çıkabiliriz. İnşallah bu tehdidin içinden, bölgenin dini ve insani değerlere karşı olan gruplardan temizlenmesi için bir fırsat doğacaktır. İnsanlar dikkatli olmalı ve yetkililer de en iyi şekilde yardımcı olmalıdır, böylece bu süreçten zaferle çıkabiliriz.”